Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Prof Dr Rıdvan CANIM

2024 MODEL ÇOCUK BAKICILARI!

Değerli dostlar! Bugün sizlerle değerli bir eğitimcimizin, yazar Kadriye Demirel’in çok beğendiğim, her kelimesine harfiyyen katıldığım, belki biraz uzunca yazısını paylaşmak istiyorum. “Telefon Bakıcıları ve Çocuklarımız” da diyebilirdim aslında yazının başlığı için.. Çocuklarımızın yaşına başına bakmadan ellerine “iyilik olsun diye!” tutuşturduğumuz telefonların, tabletlerin geleceğin neslini ne hale getirdiğinin hikayesini ibretle okuyalım lütfen.. Sabırla..

Evet, bugün “Telefon Bakıcılar”ın yetiştirdiği yeni bir nesille karşı karşıyayız. Uyuşturulmuş, hissiyatsız, sosyal ve duygusal zekadan yoksun, bencil, kendini tüm evrenin merkezinde, diğerlerini de kendinin uydusu gibi gören bir nesil yetişiyor… “Telefon Bakıcılar”ın yetiştirdiği bu çocuklar oynadığı dijital oyunların konusu ve oyun karakterlerinin yoğun etkisinde kaldıklarından yaşadıkları çevreye, olaylara sadece ve yalnızca kendi pencerelerinden bakıyorlar. Okula geliş amaçlarını umursamadıkları gibi, okul kültürüne ve kurallarına karşı da sürekli direnme halindeler. Hep kendi isteklerinin yapılması eğilimindeler. Okulda gün içinde her an akran zorbalığına başvuruyorlar, fiziken sınıfta ama aklı  dijital oyun dünyasında.. Derse ve öğretmenine odaklanamıyor, dolayısıyla dinleme becerisi kazanamıyor, algılama ve anlama sorunu yaşıyor.. Dijital ortamdaki  ses ve görsellerdeki hızlı değişkenliğe alışan beyin, sınıf ortamını aşırı durağan ve sıkıcı bulduğundan, 40 dakikalık ders süresi boyunca aynı ortamda kalmayı reddediyor ve dolayısıyla öğrenme gerçekleşmiyor. Yaşına göre  beklenen  davranışları bir türlü sergileyemiyor, kendine ait olan bir eşyayı bile sahiplenmiyor, yere düşen kalemini almıyor, kendisinin ya da arkadaşının  yere düşen giysisini yerden almayı bırakın üstüne basıp geçiyor.  Ayakkabısının bağını bağlayamıyor, çantasını taşıyamıyor, annesi okul gereçlerini çantasına koymazsa, o akıl edemiyor, çöpleri yerlere atıyor.  Arkadaşına çekinmeden şiddet  uyguluyor, onun canının yanmasına üzülmüyor, yanlış davranışlar yapmaktan çekinmiyor; uyarıldığında utanma duygusu yaşamıyor, ne yapacağını hep birileri tarafından söylenmesini bekliyor, burayı da oku, şurayı da yaz diyen birine ihtiyaç duyuyor. Her konuda kendisine komut verilmesini bekliyor. “Çocuğum neden yapmıyorsun?” denildiğinde; “söylemedin ki” diye cevap veriyor. Teneffüste bir çocuk gibi oyun oynamayı beceremiyor, oyun kuramıyor, sürekli oynadığı oyun kahramanlarının kontrolünde olduğundan o kahraman mantığıyla “yakala, etkisiz hale getir” dürtüsüyle, arkadaşına saldırıyor. Karşılaştığı problemi tespit edemiyor, çözüm üretemiyor, dersteyken ya yerinde durmuyor ya da dalıp gidiyor. Kendini idare etme becerisinden mahrum ne yazık ki bu çocuklar…

Çünkü anne ve babalar çocuklarının bakımını telefonlara devretti. Dijital dünya yetiştiriyor şimdi onların çocuklarını… Çocuğu tarafından rahatsız edilmemek, çocuğuna zaman ayırmamak, kendini yormamak, çocuğuna sabır göstermek zorunda kalmamak için, kısacası kendi rahatları için, çocuklarından vazgeçiyorlar anne ve babalar… Acı ama gerçek bu..!

Yemek yerken, arkadaş toplantılarındayken, alışverişteyken, yolculuktayken, asansördeyken, evindeyken çocuğun eline telefonu verip çocuğundan kurtularak kendi işine, rahatına bakma yolunu seçiyor anne babalar… Daha eli tutmaya başlar başlamaz, bebeklerinin ellerine telefonları tutturuyorlar maalesef… “Telefon Bakıcılar”a çocuklarını emanet ederek kendi elleriyle bilerek ve isteyerek çocuklarını dijital bağımlısı yapıyorlar. Sonra da çocuğunun hallerinden şikayetçi oluyorlar. “Sorumluluklarını yerine getirmiyor, ders çalışmıyor, telefonu bırakmıyor, odasından çıkmıyor, sürekli bilgisayarda oyun oynuyor, benim çocuğum hiperaktif” vb. yakınmalar!… Ebeveynler, kendi yarattıkları eseri, öğretmenlerin ya da psikologların değiştirmesini istiyorlar. Bu tür ailelere ilk önerimiz “Çocuğunuzu dijital ortamlardan uzaklaştırın” oluyor elbette. Ne var ki, aile sorunun çözülmediğinden yakınmaya devam ediyor ilerleyen zamanlarda… Çocuk için yapılan çözüm önerilerini uyguladınız mı, dijitalden uzaklaştırdınız mı, hayır! Çözüm önerileri uygulanmadığında elbette ki sorunlar da devam edecektir.

Hastalığa teşhis koyan doktorun reçetesindeki ilaçları kullanmamaya benzer bu durum. Reçetedeki ilacı kullanmazsan, hastalıktan da kurtulamazsın nitekim… Ancak öncelikle sorunu kabul eder, çözme konusunda karar alınır ve bu kararda sabırla kararlılık gösterilirse, çocukta “dijital bağımlılık” kaynaklı görülen olumsuz davranışlardan kurtulmak için en önemli adım atılmış olur zaten. Sevgili anne ve babalar lütfen bu adımı atın. Ve çocuğunuzla aldığınız kararı onun anlayacağı şekilde açıklayarak konuşun. Kararın sebebini, sonrasını anlatın ve çocuğunuzu bu karara ortak edin. Edin ki, kararı sahiplensin. Çünkü sahiplenilmeyen hiçbir durum kanıksanmaz, dolayısıyla harekete geçirilemez. Sonraki adım olarak da çocukların dijital ortamlarda geçirdikleri zamanı dolduracak yararlı bir aktivite bulun. Yerini bu aktivite ile doldurun ki, sürekli dijital ortama dönme ihtiyacı hissetmesin. Hiçbir aktivite bulamıyorsanız ona evde, aile içinde görev ve sorumluluklar verin.. Unutmayınız ki bırakılan her boşluk, biriyle ya da bir şeyle doldurulacaktır. Çünkü insanların tabiatında her boşluğu kendi istediği gibi doldurma eğilimi vardır. Doğal olarak çocuğunuz da kendisine haz veren, keyif veren, eğlendiren aktiviteleri seçecektir. O yüzden sizlerin bu boşluğu kontrol altında tutmanız gerekir. Ve süreç içinde çocuğunuzun olumlu çabasını görün ve sık sık ona bu çabasını gördüğünüzü hissettirerek takdir edin. Sabırla hem de…

Sevgili anne ve babalar!  Lütfen, çocukların bakımı görevini şu telefonlardan alın.  Onların size, sizin sevginize, sizin rehberliğinize, sizin korumanıza, desteğinize, hayata dair sizin öğreteceklerinize ihtiyacı var. Onları başınızdan atmayın, lütfen onlara biraz zaman ayırın… Telefonların çocuğunuzu hayata hazırlamasını beklemeyin. Telefonlar sizin çocuklarınızı kendi ayakları üzerinde durabilen, problem çözme yeteneği gelişmiş, çevresine duyarlı, eğitimli, görgülü, insani ve etik vasıflarla donatılmış bir birey olarak yetiştiremez. Okulunda başarılı bir öğrenci asla yapamaz. Hiç kuşkusuz çocuklar anne ve babaların en değerli varlıklarıdır. O değeri herkesten önce siz verin çocuğunuza… Rahatınız için çocuğunuzdan vazgeçmeyin, çocuğunuzu “telefon bakıcı”sının insafına bırakmayın.. Unutmayalım, çocukları sağlıklı ve en iyi şekilde yetiştirmek, anne ve babanın en öncelikli görevidir.

Çocuklar ülkemizin, milletimizin geleceği.. İstikbalimiz, umutlarımız..  Gözbebeklerimiz.. Her şeyimiz. Her bakımdan sağlıklı, inançlı, bilgi ile donanmış nesiller yetiştirme umuduyla..

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER