Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Prof Dr Rıdvan CANIM

ÂKİF ÖLDÜ MÜ?

Âkif aramızdan ayrılıp ebedi âleme göçeli 87 yıl olmuş.. Hepinizin bildiği gibi, yakın geçmişte millet olarak büyük acılar yaşamışız.. 60 yaş ve üzerindeki kuşaklar bunun ne anlama geldiğini elbette çok daha iyi biliyorlar! Şu anda üzerinde uzanıp gerine gerine yattığımız, sabahtan akşama kadar edebiyatını yaptığımız vatan topraklarının “varolma” mücadelesi verdiği o acılı günleri yaşayanlar her geçen gün birer birer aramızdan ayrılıp gidiyorlar.. İşte onlardan biri idi Âkif.. O acılı, o kara günlerde bu millet adına sesini olabildiğince yükselten, adeta çığlıklarla haykıran biri vardı. O içimizden biriydi. O, büyük vatan şairi Mehmed Âkif Ersoy’dan başkası değildi.. Onu 87 yıl önce yine böyle bir Aralık ayında (27 Aralık 1936 ) uğurlamıştık aramızdan.. Aslında bu ayrılığa bir türlü “kaybetmek” demek gelmiyor içimden.. Evet, sadece bir ayrılıktı bu.. Çünkü o hâlâ bizimle birlikte yaşamaya devam ediyor. İstiklâl Marşımız varolduğu sürece o da var olacak, o da yaşayacak bizimle birlikte.. Çanakkale varoldukça Âkif de varolacak çünkü.. Bugünlerde ülkemizin çeşitli şehir ve kasabalarında, hatta köylerinde, eğitim ve kültür kurumlarında onun adına mütevâzı da olsa anma programları düzenleniyor.. Ve Âkif, coşkuyla, şükranla, minnetle anılıyor.. Hayırla yâdedilmek ne güzel bir şey! Unutulmamak ne kadar büyük bir lütuf.

Kuşkusuz her anmada da bir arayış var. Hiçbir zorlama olmadığı halde bu anma toplantıları yapılabiliyorsa, bu, insanımızın onda, kendisinden birşeyler bulduğu içindir elbette.. Âkif’in, Hakk’ın ve halkın şairi oluşundandır. O gerçekten halkın bağrından çıkmış, halkın yüreğindeki acıları terennüm etmiştir. Önce Balkan Savaşı, sonra Birinci Dünya Savaşı ve son olarak İstiklâl Savaşı onun yüreğinde açılan yaralara tuz üstüne tuz basar. İçinde yaşadığı toplum açlık, yoksulluk ve cehaletle boğuşurken, buna bir de “varolma” mücadelesi eklenmiştir. Onun, değil yatıp uyumak, ayağını uzatıp oturacak zamanı bile yoktur. Bu zor günlerde insanımızı gayrete getirmek, umutsuz yüreklere umut ışığı yakabilmek için gece gündüz, köy köy, kasaba kasaba gezer, halka vaazlar verir. Oysa o bir veterinerdir. Ama o, herşeyden önce büyük bir vatanperverdir. Bu toprakların sevdalısıdır. Denilebilir ki edebiyatımızda hiçbir şair Âkif kadar bu memleketin taşına toprağına aşkla bağlanmamış ve onların birer birer elden çıkışına Akif kadar gözyaşı dökmemiştir. Birbiri ardına gelen savaşlarla vatan toprakları gaspedilirken Akif; Dedemin sürdüğü, can ektiği toprak gitti! ağıtları arasında, babasının, dedesinin doğup büyüdüğü Rumeli topraklarını, üstündeki mazlum nüfusu ile birlikte söndürülen ocakları, yıkılan cami ve mescidleri, minareleri düşünüyor, görüyor ve göstermeye çalışıyordu.

Âkif artık aramızda yok! Ama o ne söylemişse her geçen gün söylediklerinin doğruluğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Yükselen değerler Akif’i bizden değil, bizi Akif’ten uzaklaştırıyor ! Bugünlerde Türkiye’nin büyük büyük televizyonlarını biraz da bu gözle izlemenizi istirham ediyorum. Bakalım Âkif için kimlerden ne gelecek? Adına hangi anma programları, hangi açık oturumlar, hangi paneller yapılacak? Yoksa tıpkı Mevlânâ gibi hayatın gürültü ve şamatası içerisinde o da mı kaybolup gidecek? Bekleyip göreceğiz inşallah..

Âkif’i anlamak, onu unutmadığımızı göstermek ve çocuklarımıza onun şaheseri olan Safahat’ı daha iyi tanıtabilmek ümidi ve temennileriyle hoşçakalın efendim.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER